dictionnaire Polonais - Turc

język polski - Türkçe

bardzo en tailleur:

1. çok


Öğretmenimiz çok akıllı.
Irkçı değilim, ama ile başlayan her cümle aslında büyük ihtimalle çok ırkçıdır.
Hava çok sıkıntılı;sanırım kısa süre içinde gök gürleyecek.
Dünyanın pek çok yerinde, herkesin ihtiyaçlarını karşılamak için yeterli yiyecek yoktur.
Son zamanlarda, bilgisayar kullanımında artan çeşitlilik, ofis alanlarının çok ötesine uzandı.
Bayan Baker çok yakında genç adamın ayrılmak zorunda kalacağını biliyordu, yatmaya gitmeden önce arabasını gece için uygun bir yere parkedebilmek için genç adama arabasını biraz hareket ettirmesi için rica etmeye karar verdi.
İnsanoğlunun tarih derslerinden çok şey öğrenmemesi tarihin öğretmek zorunda olduğu tüm derslerin en önemlisidir.
Annenle Şangayca konuştuğun zaman sadece çok az kelime anlayabiliyorum, bu yüzden de konuşmaya katılamayacağım.
Benim çok eğitimli annem az önce bize dokuz gezegeni gösterdi.
Kahveyi yudum yudum içmek zorunda kaldım, çünkü çok sıcaktı.
Bombay, Hindistan'ın en çok nüfusa sahip şehridir ve dünyadaki ikinci en çok nüfusa sahip şehirdir.
Cümleleri eklemeyi keşfettim, Tatoeba'da çevirmek diğerlerinden daha çok eğlenceli olabilir.
İnsanoğlu genellikle iyi olmak ister fakat her zaman çok iyi ve sakin değil.
Kanada civarında bir yerde birkaç dönüm karla ilgili iki ulusun savaşta olduğunu ve bu güzel savaşa tüm Kanada'nın değdiğinden daha çok para harcadıklarını bilirsiniz.
Bizim kendi ağacımızdan gelen elmalar marketten gelen püskürtülmüş elmalardan çok daha iyi tat veriyor.

2. güzel


Sen güzeldin.
Jolanta, Bronisław'ın üniversitesinden gelen, çok güzel bir genç kızdır.
Kahverengi saçın çok güzel olduğunu düşünüyor musun?
Gözlerin güzel bir kadınla karşılaştığında, onu çok şaşırt.
Małgorzata'yı bir melek gibi seviyorum. Güzel yüzüne ve sarı saçlarına kurban olayım!
Neden cümleler? ... diye sorabilirsiniz. Güzel, çünkü cümleler daha ilgi çekicidir.
Yüksek yerlerde arkadaşlara sahip olmak güzel olmalı.
Libusza çok güzel ve akıllı bir kızdır. O yüzden ben de onun en iyi arkadaşıyım.
Resident Evil 4, hayatımda oynadığım en güzel oyunlardan biridir.
Bożena, güzel ötesi sarı saçlı bir kızdır. Ayrıca o, bizim okuldaki en güzel öğrencidir.
Kanada civarında bir yerde birkaç dönüm karla ilgili iki ulusun savaşta olduğunu ve bu güzel savaşa tüm Kanada'nın değdiğinden daha çok para harcadıklarını bilirsiniz.
İsviçre, çok güzel bir ülkedir ve ziyaret edilmeye değerdir.
Onun için ikisinin daha güzel oluşu çok önemliydi.
Yarın hava güzel olur mu bilmiyorum, ama eğer yarın hava güzel olursa biz piknik yapacağız.
Amcam her ne zaman gelse, o bizim için bazı güzel şeyler getirir.

3. hayli



4. gayet


Tom sandalyeyi gayet rahat buldu.