dictionnaire Français - Turc

Français - Türkçe

seul en tailleur:

1. yalnız yalnız


Bazen çok yalnız hissediyorum.
İnsanlar daha yalnız.
Yalnız mısınız?
Küçük çocuklar karanlıkta yalnız bırakılmaktan korkuyorlar.
Mary'nin konuşacak hiç kimsesi yok fakat o kendini yalnız hissetmiyor.
O, oraya yalnız gitmememi söyledi.
Asla yalnız olma.
Her gün bir süre yalnız yaşamaktan hoşlanır.
Artık yalnız değil.
O yalnız yaşıyor.
İncil'de, " İnsan yalnız ekmek ile yaşamayacak " diyor.
İstasyondan yürüyerek eve gitmek yalnız beş dakika.
Biz bir süre onu yalnız bırakmaya karar verdik.
O yalnız yürümeyi sever.
Çocukken odamda yalnız başına kitap okuyarak çok fazla zaman geçirdim.

2. tek


Tek başına yaşıyordu.
İnsan gülebilen tek hayvandır.
Her şahıs tek başına veya başkalarıyla birlikte mal ve mülk sahibi olma hakkına sahiptir.
Bir deliyle aramdaki tek fark benim deli olmamamdır.
Japonya'da neredeyse tüm yollar tek şerittir.
Tanrı, dünyayı gerçekten tek bir günde mi yarattı?
Onun tek isteği oğlunu son bir kez görmekti.
O benim dağa tek başıma tırmanmamın imkansız olduğunu düşünüyor.
Tek yazılması gereken iki kelimeyi, iki ayrı kelime olarak yazmak Norveç'te büyük bir problemdir.
Tek bir pakette hem bir telefon hem de bir internet erişimi alın!
Kanser tek değil fakat yüzlerce farklı hastalıklardan biridir.
Herkesin, fikir, vicdan ve din hürriyeti hakkı vardır; bu hak, din veya kanaat değiştirmek hürriyeti, dinini veya kanaatini tek başına veya topluca, açık olarak veya özel surette, öğretim, tatbikat, ibadet ve ayinlerle izhar etmek hürriyetini içerir.
Final maçındaki tek gol Andrés Iniesta tarafından atıldı.
Lindbergh'in tek başına sürekli transatlantik uçuşu kayda değer bir başarıydı.
Baba Ken'i haydi haydi severdi,çünkü onun tek oğluydu.